Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey(ler) Var (2)

Öğrenmeyi öğrenmek...İşte bütün mesele... 

Önemli olan ne bildiğin değil, nasıl öğrendiğindir. 

Tam Türkçe dersi kompozisyon ödevi kokan ya da liselerarası münazara yarışmalarında karşımıza çıkacak türden bir önerme. O yüzden sıkıcılık katsayısı epey yüksek. En iyisi meramımı bir çırpıda anlatmak olacak sanırım. 

Burada aslında iki ayrı cümle var. Birincisi ‘’ne bildiğin aslında çok da geçer akçe değildir’’ cümlesi. İkincisi ise ‘’asıl nasıl öğrendiğinin farkına varmak altın bileziktir’’ cümlesi. 

Neden? Çünkü günümüzde bilginin üretilme hızı öyle seviyelere ulaştı ki, şu anda bildiğimiz şeylerin çoğu yakın bir gelecekte hükümsüz olacak ve biz o konuda birçok şeyi yeniden öğrenmek zorunda kalacağız. Hatta bunu yapmadan önce bir de daha önce bildiklerimizi ‘’yanlış’’ olarak etiketlemek zorunda kalacağız. (İngilizce ‘’to unlearn’’ fiilinin tam karşılığı neyse onu yapacağız). 

Bu da bizi ''öğrenmeyi öğrenmenin'' ya da ''yaşam boyu öğrenmenin'' ne kadar önemli olduğu gerçeğiyle yüz yüze getiriyor. Ama yapacak daha pek çok işimiz varken bunu nasıl becereceğiz? Şöyle: "Nasıl" öğrendiğimizin farkına varıp, öğrenme sürecimizi buna göre planlayarak. Bu kolay bir şey değil, zira herkesin öğrenme şekli kendine özgü. Hatta zamanla da değişim gösteriyor. Peki üzerine ciltlerce kitap yazılmış böyle bir konuda sizlere ne anlatabilirim de bir anda hepimiz ani bir aydınlamaya maruz kalırız? Böyle bir şey pek mümkün değil ama bu soruya kendi verdiğim cevapları paylaşmakla başlayabilirim. Ben nasıl öğreniyorum? 

1- Bildiklerimi öğreterek ve anlatarak öğreniyorum. 

Öğretmenin öğrenmeye etkisini ispatlayan birçok araştırma var. Hatta yakışıklı bir de latince deyim var konu ile ilgili: Doscendo discimus (Öğreterek öğreniriz). 

Doscendo discimus (Öğreterek öğreniriz) Seneca. 

Gayet mantıklı geliyor kulağa öyle değil mi? Peki neden? Çünkü aslında öğretirken, şu 3 safhalı döngüyü tamamlarsınız: Öğrenme, öğrendiğini unutma (unlearn), yeniden öğrenme. Yani kanımca, öğretirken, bildiklerinizi hatırlamaktan çok, hangi konuları unutmak ve yeniden öğrenmek gerektiğinin farkına varıyorsunuz ve böylece döngü tamamlanıyor. 

2- Hata yaparak ve başkalarının hatalarını gözlemleyerek öğreniyorum. 

İşte size en basma kalıp önermelerden biri: ‘’Hatalarından öğrenmek’’. Peki ama nasıl? Her hata yaptığınızda kara kaplı deftere bir not mu düşeceksiniz ya da ‘’bu hatayı bir daha yapmayacağım’’ mı yazacaksınız tam 200 kere? Benim tecrübelerime göre aslında bir hata yaptığınızda ve bunun bir hata olduğunu kabul ettiğinizde öğrenme süreci tamamlanmış oluyor. O yüzden de burada aslolan hata yapmaktan korkmamak. 3 yanlışın bir doğruyu götürdüğü bir sistemde bunu başarmak zor fakat hata yapma cesareti aslında öğrenmenin başladığı nokta. Bir de buna başkalarının yaptıkları hataları gözlemleyebilme becerisini de eklerseniz, başarı yolunda önemli adımlar atmış oluyorsunuz. 

Sizlerle, ilham almak amacıyla sık sık ziyaret ettiğim www.brainpickings.org blogundan bir makale paylaşmak istiyorum. Günümüz filozoflarından Daniel Dennett’in hata yapma üzerine fikirlerini özetleyen bir yazı. 

 ‘’Hata yapmak, birçok öğrenme, ders çıkarma fırsatından birisi değil, aslında öğrenmek ve yeni birşeyler ortaya koymak için yegane fırsattır.’’ Daniel Dennett 

Kısacası kurumsal yaşamdaki 18. senemde adığım ders şu olmuştur: 

Öğrenmek için bilginin ya da mükemmel olanın peşinde koşmayın. Size ilham, cesaret ve heyecan veren kişilerin, şeylerin, hikayelerin peşinde koşun. Peşinde olduğunuz bilgiye bu yolculuk esnasında ulaşırsınız. 

Bir sonraki makale: 14 numaralı ders: ''Genba''ya (Gemba) Gidin’’ ya da ''Genba''da olun